• Birinci navigasyona geç
  • Skip to main content
  • Birinci sidebar'a geç
  • İletişim
  • Künye

Dergimiz Bir

Dergimiz yakında bu sütunlardan size ulaşacak

  • Yazarlar
    • Duygu ERİŞKİN
    • Erkan AKBALIK
    • Erol PEKTAŞ
    • Erol ŞAŞMAZ
    • Ertan OKUMUŞ
    • Fazıl ŞİMŞEK
    • Gökçe TOPUZ
    • Gökhan GÜNERİ
    • Hasancan ERALACA
    • İbrahim AKSOY
    • Mehmet GÖKYAYLA
    • Onur Okumuş Gedikli
    • Özge TEKİNSAL
    • Öznur BALIKAY
    • Rahim SAĞ
    • Şebnem KANDEMİR
    • Şakir ATA
    • Reha KORKUT
    • Ramazan YILMAZ
    • Demet Şentürk
    • Kevser Şimşek
    • Ömer Bayram
    • Yeşim Özel Küçük
  • Tarih
  • Edebiyat
  • Gezi & Yorum
  • Kültür & Sanat
    • Sinema & Tiyatro
  • Tarım
  • Yaşam

Gökhan GÜNERİ

Ruhunuzu Besleyin

Bazen uzun uzun bakarsınız gökyüzüne ,bazen yeşile ,ormanlara, bazen denizin mavisine süzülüp giden Yunus’una Mercan’ına Caretta ’sına ..O bakışlar size öyle güzel geri döner ki bedeninize sanki yeniden üflemiştir ruhunuz yeniden… Yeni den… Yeniden… Doğmuşsunuzdur.

Sımsıcak ısıtır içinizi, gökyüzünün eşsiz bulutlarla bezenmiş güneşle dokunuşu teninize…

Bazen okşar teninizi, kokusu o Lavanta ’nın Nergis’in Gül’ün.
Bazen de köpüre köpüre dalgalanan denizin tuzudur, sesidir, esintisidir rahatlatan bedenimizi…

Aslında çok şeye sahip olduğumuzu görüp aslında hiçbir şeye sahip olmadığımız gerçeğiyle kalakalıyoruz bazen… Her şeye sahip ve değiliz… Çok mu karışık geldi aslında o kadar basit ki… Koşarken bunu sürekli hissederim ellerimi açarım iki yana ve tüm dünyanın bana ait olduğunu ve aynı anda da ben de dünyaya ait olduğumu anlarım…

Bir çiçek düşünün, minicik kökleriyle o kara kuru toprakla kucaklaşmaya çalışır, toprağın olmasa da elleri, çiçeğin kökleri sarılır toprağın bedenine, sanki bırakma beni sarıl sımsıkı sana muhtacım der. Toprak da asla diye cevap verir ben seni bırakmam, yeter ki sende benden vazgeçme. Aşk tır toprakla çiçek arasındaki ilişki..

İşte bizimde dünyayla aramızdaki ilişkide budur aşk.

Aşk tır bizi hayatta tutan..

Yeşile doğaya olan aşk..

Hayvanlara olan Aşk

Ve Kendimize İnsana olan Aşk tır bizi biz yapan..

Bilgeliğin iki yolu vardır.

Çok gezmek ve çok okumak.Bu aynı zamanda aşkı öğretir insana. İnsan gezerken, okuyup düşünürken aşık olur. Elimden geldiğince bunu yapmaya çalışıyorum ama bazen ters tepebiliyor çok gezmek çok okumak..
Aşık olmak..

İnsan daha bir duyarlı oluyor gördükleri karşısında aşık olduğun şeye zarar verildiğini görünce dehşete kapılıyor hastalanıyor. Bedeninde bir şeyler ters gitmeye başlıyor. Ve iyileşmek için bir şey yapmak ihtiyacı hissediyor kendinde..

Bu aralar yeşile denize o gökyüzüne bakmak öyle batıyor ki bırak ruhunun yeniden üflenmesi sanki canından can almışçasına acıtıyor yakıyor insanın canını.

Otomobille giderken camı acar elimizdeki sigara izmaritini atarız umarsızca minicik serçenin yuvasına rağmen.

Pikniğe gider yer içer çöpümüzü oracıkta bırakır o mangal ateşini boca ederiz o kocaman ihtişamıyla bize cayır cayır yandıktan sonra tokat atan çam ağacına rağmen

İnşaat yapar molozunu ormana dere kenarlarına boca ederiz. Fabrikada kimyasal atıkları çöp havzaları yerine üç kuruş para vermemek için kaçak sağa sola yol kenarlarına dökeriz.. Arıtma tesisimize koyduğumuz kimyasallar kasamıza zarar verecek düşüncesiyle arıtmadan fabrika sularımızı akarsularımıza boca ederiz. O süzülüp giden sazan balığına rağmen..

Koşarken, o kadar rahatsız etmeye başladı ki yol kenarlarındaki pet şişeler poşet atıkları araba lastikleri fritözler televizyonlar koltuk takımları kaşık bıçak tabak setleri.. iç çamaşırlar, kazaklar, ayakkabılar, kabanlar… daha neler neler..

Sen hiç aşık olmamışsın be dostum.

En son ne zaman bir çiçek diktin.. Ona gerçekten baktın, dokundun, kokusunu içine çektin..

En son ne zaman sokakta tir tir titreyen köpeği evine aldın yada bir örtü atıp üstüne, mama verdin su verdin..

En son ne zaman sarıldın sımsıkı dostuna eşine evladına derdini dinledin paylaştın derdine derman oldun.

Unuttun degilmi?

Ben de iş te tam onun için yazıyorum bu sayıda ki yazımı
Sen yoksun aslında dünyanın odağında oda var.. Senin değil her şey yanılıyorsun onun da. O değerler bütünü sen ona gerekli değeri özeni gösterdiğin an değerleniyor ve sana değer katıyor anlamıyor musun?

Her şey sana bağlı bir ver bir verir. Bir al bir alır. Bu kadar basit ve o kadar saf ki hiçbir art niyeti yok

Neden mutlu olamıyoruz?

Hayattta doğru yada yanlış kararlar yoktur. Hayat senin seçimlerinden ibarettir. Neyi seçerseniz onu yaşarsınız..Fazla konuşmaya gerek yok.
Anladınız siz beni..ozaman harekete geçin.. Ruhunuzu besleyin nasılmı AŞK’LA

ÇOK SEVİN GÖZÜNÜZÜN GÖRDÜĞÜ GÖRMEDİĞİ HERŞEYİ O SİZİ HAREKETE GEÇİRECEKTİR EMİNİM..

Okyanusta Bir Balık

Bazen bir balıksınızdır bir okyanusta. Hayır! Bir akvaryumda . O da değil. Bir bardak içinde, plastik küçük bir bardak orda yaşamak o kadar zordur ki hızlı hızlı soluk alıp verirsin, sonra yorulur işte o oracıkta verirsin son nefesini..

İşte belki yapmaya çalıştığım bu bir bardak içinde yaşatmak çocuklarımızı sonunun ne olduğunu bile bile. Ama oturup elimi kolumu bağlayarak hiç bir şey yapmadan yemek yiyip uyumak rutin işler yapmak olmamalıydı varlığımızın nedeni. Ben yapamazdım bilenler bilir beni.. Lise yıllarında bile etrafıma bir şeyler kazandırmak için var gücümle çalışırdım. İlk kütüphanemizi biz kurduk Ulucak da İlk İzci gurubumuz.. Otoyola karşı ilk sivil direniş.. Orman yangınlarında gece gündüz durmadan tankerlerle traktör traktör su taşıdım yanmasın diye kaplumbağa serçe yılan.. İlk biz düştük yollara şehitler ölmez vatan bölünmez diye en yüksek sesi çıkaran..İlk bizdik Hasdal Silivri Cezaevlerinin önünde haksız yere içeride tutulan komutanlarımıza destek için sabahlara kadar nöbet tutan..

Günler o kadar hızlı geçiyor ki bu süratin içinde ters giden sosyal olayları görüp de ses çıkarmamak bilmiyorum bana göre değil.. Ve kimseye göre de olmamalı sessizlik.

Günler o kadar hızlı geçiyor ki evlendim iki oğlum oldu. Sevimli mi sevimli bıcır bıcırlar mis kokulu her biri..

Yıl 2005 büyük oğlum nadir hastalıklar arasında en sık görülen hastalık olan KİSTİK FİBROZİS (2500/1) hastalığıyla dünyaya geldi ne zihinsel bir engel ne bedensel bir engele neden oluyor hastalık ama karaciğer akciğer ve pankreas’a yani iç organlara zarar veriyor.. (kısaca hastalık tanımı: Tüm hücrelerin dışarı sodyumu atması klor kanalları arızası diyebiliriz) O dönemlerde teşhis konulması da zordu. Kan örneklerimizle yurt dışında tanı kondu. Hastalıkla ilgili maalesef Türkiye’de gerekli araştırma tanı ve tedavi merkezleri yok bu nedenle yine kolları sıvadık ne yapabilirim diye düşünmeye başladık… Öncelikle benim gibi düşünen kader arkadaşlarına ihtiyacım vardı. Benim çektiğim sıkıntıları çeken sadece ben değil tabi ki gerçekte sıkıntıyı çeken hastanın kendisi yani oğlum…Her seferinde hastaneye gittiğimizde ayrı doktor ayrı hemşire ama anlatılan hikaye aynı 1 haftada 10 ayrı doktora hep aynı hikayeyi anlatmak kan tüplerinin alınması hem oğlum için hem benim için işkence olmuştu.. Hastalığın kesin tedavisinin olmaması ve sadece yaşam kalitesini artırmaktan başka bir şeyi yapamamakta işte o bardağın içindeki balığın hikayesi..

Bir dernek kurduk ve vira bismillah dedik ve başladık çalışmalara İstanbul merkez olmalıydı en iyi üniversiteler orda tıp fakültelerinin merkezi.. Hem siyasi kanattan hem medya kanalından çalışmalarımız tüm hızıyla devam etti ve ediyor..

2016 yılında artık her çocuğumuzda doğar doğmaz bu hastalık topuk kanından taranır oldu..Bu en büyük ve en özel başarımız.artık Anadolu da hastalıkla dünyaya gelecek çocuklarımızı biliyoruz ve onlara mücadele yöntemleri için ulaşma sırası bizde görevimiz başladı çok çalışmalıyız zaman az her geçen gün onların aleyhine..

2. sırada İstanbul da 2 üniversitemizde Kistik Fibrozis Tanı ve Tedavi merkezlerimiz kuruldu.Derneğimiz içinde çocuklarını kaybeden ebeveynlerın de olması bizi çalışmalarımızda kamçıladı desem yalan olmaz..Acılarını içine gömüp hayatta olan çocuklar için var gücüyle çalışmak buna ne denir ismini siz koyun.

Ben, ben nemi yapıyorum.?

Ben ekranlara oynuyorum tabiri caizse ..Çünkü görünmezsen görünmezsin. Kendimizi göstermemiz şart görünürlük bilinilirliği bilinilirlik farkındalığı getiriyor Anadolu da bile bu hastalığı duymayan o kadar çok sağlık çalışanı varmış ki yaptığımız toplantılarda ortaya çıktı.. Üniversitelerde yaptığımız aile eğitim toplantıları hasta çocuklarımızın yaşam kalitelerinin artırılması bağlamında çok verimli geçiyor ..

Farkındalık için neler yapmadım ki

Öncelikle bir maratoncuyum, koşu camiası çok farklı bir camia ne arıyoruz mesela Doktor mu camiada bulabilirsiniz akademisyen burda medya burda iş dünyası burda herkes burda ve koşuyor senin neden koştuğunu merak ediyor paylaşıyor ve destek veriyor… Bu mükemmel yalnız olmadığını bilmek..Koşuyorum ve ardından brandamı açıp kameralara açıklamalar yapıyorum neden koşuyorum.. Gittiğimiz il ve ilçelerde minik toplantılar vs.

Sonra sponsorlar bulduk iş dünyasından ve Türkiyede bir ilk olan hastalığımız için Geleneksel Can Dostlar Patika Koşularını organize etmeye başladık bu yıl ikincisi gerçekleşti .. Süperdi..

Veee hayatımın en özel projesi İzmir’in en Özel Firmalarından biri olan Borusan Holding ve Özgörkey Otomotiv desteğiyle “İzmir’den Samsuna Pedallıyorum” etkinliğiydi 1100 km yol onlarca il ve ilçe ve bi dolu sponsorla Üniversite Kürsülerinde ve yerel basın yanında Ulusal basında müthiş ses buldu.

Günlerr geçtii.. Her şeyi bur da yazarsam bir sonraki sayımıza yazacak bir şey kalmaz ..

Şaka bir tarafa anlatacaklarım daha bitmedi.. ama sizlere ve bizlere ihtiyacımız var hadi bir sonraki projede biz olalım ne dersiniz..

Birincil kenar çubuğu

Umudumuz Sizde..

Yeniden merhaba, yaklaşık iki aylık bir süreden sonra tekrar huzurlarınızda … [Devamı...] hakkındaUmudumuz Sizde..

  • ERTELEMEK ÖLÜMDÜR
  • KANSER!… KİRAZ AĞAÇLARINI DA VURUYOR!
  • KİRAZDA YAŞANAN SORUNLARA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Bizi Takip Edin

  • Facebook
  • Instagram
  • Twitter

Copyright © 2021 · News Pro on Genesis Framework · WordPress · Giriş