Bu sayıdaki yazım tüm erkeklere(!)
Çünkü içinde bulunduğumuz ayda 8 Mart günü “Dünya Kadınlar Günü”olarak kutlanıyor.Ama neden?
“8 Mart 1957 tarihinde ABD’nin NewYork kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlarlar. Ama polisin işçilere saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve ardından çıkan yangında 129 kadın can verir”
İşte bu sebeple kutlanır “Kadınlar Günü”. Bir çiçek vererek veya hediyeler alarak kadınlara değer verdiğinizi zannetmeyin ve söylemeyin lütfen. Değer vermek bu değildir. Onları cinsel bir obje olarak görmüyor, hayatın her alanında yan yana, omuz omuza onlarla yürüyebiliyor, tüm ihtiyaçlarınızı yerine getiren biri olarak görmüyorsanız değer veriyorsunuzdur zaten. Birbirimizin tamamlayıcısıyız aslında bu hayatta. Bu gözlerle bakmaya çalışın bir de.
Biliyorum ülkemde birçok kadın gücünün farkında değil.İsterlerse neler başarabilirler, bilmiyorlar.Atatürk: ”Dünya’da hiçbir milletin kadını,milletini kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım diyemez”demiş. O zor şartlarda gencecik evlatlarını bile bile ölüme gönderip, vatanın kurtuluşu için canla başla çalışan Türk kadınının gücünü kimse inkar edemez.
Peki biz ne oldu da ülke olarak kadın cinayetlerinin ve kadına şiddetin hızla arttığı bu günlere geldik? Eğitim! En büyük sıkıntımız. Eğitemediğimiz zihinler kadınlara baskı yapıyor,onları küçümsüyor ve anlayamıyor maalesef.
Sınıf öğretmeniyim.3.sınıfları okutuyorum.Bir erkek öğrencim sordu:
– ”Öğretmenim kadınlar uçak kullanabilir mi?”Ben daha cevap veremeden bir kız öğrencim dedi ki:
– “Sabiha Gökçen kullanmış ya!” (Bir hayli de kinayeli söyledi. Hoşuma da gitti.)
Her sordukları mesleği kadınların da yapabileceğini söyledim. Tük kadınlarının her şeyi başarabileceğini söyledim. Zihinlerindeki o algıları yıkmak kolay olmayacak biliyorum. Ama ben kendi adıma elimden geleni yapıyorum ve yapmaya da devam edeceğim.
Umuyorum kadınlarımızın sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda özgür olabildikleri, şiddet görmedikleri (fiziksel veya sözlü farketmez), öldürülmedikleri bir dünyada hep beraber yaşayabiliriz.
Şimdi gelin Türk tarihine her alanda damga vurmuş, öncü olmuş bazı sembol kadınların neler yapabildiğini görün. (Ben çok kısa yazabildim. Eğer sınırsız sayfam olsaydı her birine sayfalar dolusu yazı yazılırdı inanın)
Latife Hanım: Mustafa Kemal’in eşi. Kadın-erkek eşitliğinin öncüsü.
Halide Edip Adıvar: Milli mücadele fikrinin doğup gelişmesinde rol oynamıştır. Kadın hareketi lideri ve milliyetçi bir düşünürdür.
Refet Angın: Türkiye’nin ilk öğretmenlerinden. Atatürk ile karşılaştıklarında “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna “Öğretmen” cevabını vermiştir.
Afet İnan: İlk tarih profesörü.Türk Tarih Kurumu’nun kuruluşunda öncü.
Sabiha Gökçen: İlk kadın pilotumuz.Aynı zamanda Atatürk’ün manevi kızlarından biri. Toplam uçuş saati 8 bin.
Muazzez İlmiye Çığ: Sümerolog, bilim insanı ve tarihçi.23 kitap yazmış. Osmanlı’nın son yıllarını ve iki Dünya Savaşı’nı görmüş, Cumhuriyet’in her dönemine tanıklık etmiş yaşayan çınar.
Keriman Halis: İlk Dünya güzelimiz. Piyanist ve model.Soyadı Kanunu ile birlikte Atatürk tarafından kendisine verilen “Ece”ünvanını soyadı olarak alır.
Türkan Saylan: Tıp doktoru. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği eski genel başkanı. Kız çocuklarının okutabilmek için kurduğu bu dernek 68 bine yakın kız öğrenciye eğitim desteği vermiştir.
Afife Jale: Sahneye çıkan ilk Müslüman kadın oyuncu. Selahattin Pınar ”Bir Bahar Akşamı”rastladı O’na ve O’nun için besteledi bu şarkısını.
Suat Berk: İlk kadın hakimlerimizden. 21 yaşındayken”Ben zannederdim ki herkes mahkemeleri dinlemek için, işleri olanlar geliyor, meğerse hakim kadını seyretmek için geliyorlarmış” diyen hukukçumuz.
Semiha Berksoy: İlk Türk kadın operacı.”Türk operasını dünya çapına çıkaracağım”diyen Atatürk hayranı bir sanatçı.
Nene Hatun: Osmanlı-Rus Savaşı’nda henüz 22 yaşındayken ”Bu bebeği bana Allah verdi, ona Allah bakar” diyerek bebeğini beşikte bırakıp cepheye koşan kahraman Türk kadını.
Zübeyde Hanım: Mustafa Kemal Atatürk’ün saygıdeğer annesi. Vatan ve millet sevgisiyle dolu bir kurtarıcı dünyaya getirip bu sevdası yüzünden hep ondan ayrı yaşamak zorunda kalan bir kadın.
Burada adını yazamadığım tüm kahraman kadınlarımızı da sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.
KADIN
Bir kadın, çocuktur aslında. Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama hiçbir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.
*
Bir kadın güçlüdür aslında. Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki, erkek göstersin gücünü. İster ki, erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.
*
Bir kadın sevgidir aslında. İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette. Bunun tek nedeni ise engelleyemedikleri “acıma” duygusudur.
*
Bir kadın yalnızdır aslında. Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.
*
Bir kadın çılgındır aslında. Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.
*
Bir kadın hayattır aslında. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız, ne yazık ki yaşamıyorsunuz.
Mehmet COŞKUNDENİZ