Yıl içerisinde en sevdiğim aylardan birine başladığımı söylesem, umarım çoğu kişi bana katılır. Hem hasretle beklediğimiz baharı karşılıyor hemde önemli bir kaç günü bu güzelim Nisan ayında kutluyoruz. Doğa hızla uyanmaya başlıyor, çiçekler, böcekler ve bolca güneşli günler bizi beklerken önce ‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyacak ardında benim çok sevdiğim aynı zamanda önemsediğim günlerden olan ‘Dünya Kitap ve Kütüphaneler Haftası’ ile pek çok etkinliği içinde barındıran kitap kokulu bir hafta geçireceğiz.
Uzun yıllar kitapçılık sektöründe çalışmış biri olarak kitapların ve kitapçılık işinin bende çok özel bir yeri vardır. İzmir’in köklü kitabevlerinden biri olan ‘İleri Kitabevi’nde yıllarca büyük bir keyif ile çalıştım. Raflarda ki o eşsiz kitap kokusu hala burnumda tüter. Sizlerde benim gibi kitap kokusunu sevenlerden misiniz? Ben bayılırım kitap kokusuna, kitapçıda çalıştığım yıllar boyunca sabah erkenden işyerine her girdiğimde o muazzam koku beni öyle mutlu eder öyle umut, yaşam heyecanı verirdi ki o duyguyu anlatamam! Kitapları her zaman çok sevmişimdir zaten bu alışkanlık çok küçükken ailemin desteğiyle şekillendi ve yıllar içersinde güçlendi. Okumanın bilginin ve öğrenmenin insan hayatındaki en büyük zenginliklerden biri olduğuna inananlardanım. Hatta en büyük hayallerimden biri bir gün ‘Kitap Kokusunu Sevenler Derneği’ diye bir dernek kurmak olmuştur. Bundan ötürüdür ki kitapçılık yapmak, yıllarca o sevimli, sıcak kitapevimizde çalışmak ve tabii insanlara kitap satmak beni çok çok mutlu etmiştir. Hala da söylerim ‘beni bu yaşıma kadar en çok mutlu eden iş o oldu ve en keyifli, mutlu günlerim yine o güzelim kitapevinde geçti’ diye. Beni gazetecilik okumaya itende yine büyük oranda kitaplara olan tutkum olmuştur çünkü biliyordum ki bu mesleğin eğitimini alırken de, icra ederken de çok okumak, araştırmak ve kitaplarla içiçe olmak gerekecekti zaten buda benim için tercihlerimi yaparken yeterli bir sebep olmuştu. İyiki de kitapçılık yapmışım onca kitaba dokunabilmişim, her gün kokularını soluyabilme imkanına sahip olmuşum ama maalesef okuduğum bölüm için şuanda aynı şeyi söyleyemiyorum oda zaten inanın bambaşka bir yazı konusu olur.
Okumak bir derya, deniz olayı sonu yok, ucu bucağı yok tek söyleyebileceğimse insanlık ve uluslar ancak kitaplara, sahip oldukları birikimlere değer vererek ve sahip çıkarak, koruyarak gelişebilirler, varolabilirler. Nisan ayında 23 Nisan hem ‘çocukların’ hem ‘kitaplar’ın günü bence yılın en güzel, en anlamlı günlerinden biri…
Gelişen teknoloji ile birlikte kitap okuma sayısında ciddi bir düşüşün yaşanmaya başlaması, UNESCO(Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) tarafından farkedilmiş 23 Nisan’da okuma bilincini arttırmak adına herkesi kitap okumaya davet etmiştir. İlk kez 1995 yılında Dünya Yayıncılar Birliği Kongresi’nde UNESCO’nun da kabulüyle 23 Nisan gününün her yıl ulusal ‘Dünya Kitap ve Telif Hakkı Günü’ olarak kutlanmasına karar verildi. 23 Nisan’ın seçilmesinin simgesel bir anlamı da var; Uluslararası düzeyde tanınmış bir çok yazarın doğum ya da ölüm günü bu güne denk düşer. Cervantes, Shekespeare, Vladamir Nabokov gibi ünlü yazarların doğum ya da ölüm günü olması da bu günün kabul edilmesinde etkili olmuştur. 2000 yılından bu yana aday olma ve seçilme koşullarına göre her yıl bir şehir UNESCO tarafından dünya kitap başkenti olarak seçilmektedir. Türkiye’den de 2020 yılı için Konya şehrimiz dünya kitap başkenti olarak aday gösterilmiştir. Ülkemizde M.E.B.nca 23 Nisan gününü içine olan hafta ‘Dünya Kitap Günü ve Kütüphaneler Haftası’ olarak kabul edilmiştir. Bu kutlamaların amacı, kitabın ve okuma alışkanlığının önemini vurgulamak, okumayı özendirmek; yayına,yayın hakkına, düşence ve ifade özgürlüğüne saygıyı teşvik etmek; kitapların, uluslararasında kültür alışverişini sağlayan, karşılıklı anlayış ve hoşgörü geliştiren niteliğiyle de dünya barışına hizmet etmesi olarak belirlenmiştir.
Kitap okumanın ne kadar önemli olduğu yadsınamaz bir gerçek toplumsal ve bireysel gelişim için, kitap okumak kişisel olarak yapılabilecek en önemli aktivitelerin başında geliyor. Kişisel olarak kendini zenginleştirmiş bireyler toplumu besliyor ve bir zincirin halkaları gibi düşünülürse, ne kadar engin ve derin fikirli bireyler yetişirse bir ülkede gelişen düşünsel zenginlikle güçlü ve sağlıklı bir toplum oluyor. Bu noktada okuma alışkanlığı ve kitap okuma oranlarımıza bakıldığında geçmişten günümüze pek çok ülke sıralamasında sınıfta kaldığımız acı bir gerçek. Yapılan araştırmalarda bu gerçeği çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Bunlara değinmedende geçemeyeceğim. ‘Türk Halkının Kitapla İmtihanı’ adlı rapora göre dünyada en fazla kitap okuyan ülkelerin başında yüzde 21 ile Fransa ve İngiltere bulunuyor. Türkiye ise yüzde 0,1lik kitap okuma oranı ile 86.’ncı sırada, yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoride yer alıyor. Günümüzde ülkemizde kitap okumaya kişi başına ayrılan süre günde yanlızca 1 dakika. Buna karşın, televizyon izlenmeye 6 saat, internete 3 saat harcanıyor. Kitap ihtiyaç listemizin 235.’nci sırasında yer alıyor! (TÜİK verilerine göre) Fakat son yıllarda şöylede tezat bir durum yaşanıyor kitap endüstrisi hızla büyüyor. Veriler tam tersini söylerken peki bu nasıl oluyor? Şöyle ki; artan bu endüstride üretimin önemli bir kısmını devletin okullarda ücretsiz olarak dağıttığı eğitim ile ilgili kitaplar, sınavlara hazırlık kitapları ve yardımcı ders kitapları oluşturuyor. Yani edebi ve kültürel yayınlardan bahsedilmiyor. Bu verilerde yetişkin edebiyat ve kültür-sanat kitaplarının oranı yüzde 4.Gelişmiş ülkelerde bu oran hem nicelik hem de nitelik açışından inanılmaz yüksek düzeylerde görülüyor ve şu da bilinen bir gerçek ki bilimsel,kültürel ve sanatsal alandaki yayınılara önem veren ülkelerin dünyanın lider ülkeleri arasında olmalarıdır. Gelişimin ve gelişmişlik düzeyinin anahtarı bilgiye verilen değerin kapısından geçmektedir.
Tablodan da görüldüğü üzere veriler pek çok ülkeyle kıyaslandığında yine bu alanda da ülkece içler acısı bir halde olduğumuzdur. Okumuyoruz, bilgiye ve kitaplara değer vermiyoruz bunu düzeltmek içinde ne eğitimsel ne de toplumsal düzeyde yeteri kadar çalışmıyoruz. Ülkemizde henüz Uluslar arası düzeyde sıralamalara girmiş önemli bir kütüphanemiz dahi yok. Topluma yetecek, yaygınlaştırılması adına ileriye dönük yapılan projelerde yok. Senede 1 hafta boyunca yapılacak etkinliklerinde bu tablodan sonra bizi kurtaramayacağı büyük gerçek. Topyekün bir seferberliğin yanında başta M.E.B’nın yürüteceği güçlü projeler gerekiyor tabii bir de kitap fiyatlarının düşmesi. Ben inanıyorum ki okuma alışkanlığı ailede başlıyor, ordan gelen alışkanlıklar eğitimsel süreçtede desteklenirse kitap okuma oranları ve kitaba verilen değer iyileşecek toplumumuz büyük bir adım daha atmış olacak.
Yazıma başlarken önce kitapların güzelliğinden başlayıp coşkuyla devam edip, birden verdiğim tablolarla ülkemizdeki durumun vasatlığından bahsedip, sonlara doğru belki biraz içinizi karartmış olabilirim fakat pek çok konuda olduğumuz gibi bu alanda da hala çok yol kat etmemiz gerçeğine değinmeden edemedim. Bende çok isterim aydınlık, ışıl ışıl bir tablo çizmek ancak var olan gerçek henüz bizler için öyle değil. Bu nedenledir ki okumanın güzelliğini, zevkini anlatmak için toplumumuzda ki herkese görev düşüyor. Geçmişi bilmemiz içinde, geleceğe umutla bakmamız içinde yol yine bilgiden geçiyor ve kitaplar öğrenmek için eşsiz birer kaynak. İnsan hayatı boyunca öğrenmeye açık yegane varlıktır ve öğrenme, kendini geliştirme isteği zihinlere çocukluktan itibaren bırakılan bir fidandır. Bu yüzden çocuklarımıza aşılayalım kitap okumayı aşılayalım ki ilerde yeşersin bu fidanlar. Kitaplardaki gibi bambaşka bir dünya mümkün! Gelin hepimiz hem de önümüzde olan bu güzel günlerde çocuklarımıza kitap hediye ederek adımı atalım. Kitap en güzel hediye…
Bu kadar kitap aşkından, tutkusundan bahsedip bir okuma listeside vermemek olmaz, şimdiden bol okumalı günler dilerim.
• Bin Dokuz Yüz Seksendört (1984) George Orwell
• Dönüşüm – Kafka • Şibumi – Trevanian
• Çavdar Tarlasından Çocuklar – J.D Salinger
• Satranç – Stefan Zweig • İnce Memed (seri) – Yaşar Kemal
• Bir Düğün Gecesi – Adalet Ağaoğlu
• Puslu Kıtalar Atlası – İhsan Oktay Anar
• Zamanın Manzarası Kusma Kulubü Mehmet Eroğlu
• Havva’nın Üç Kızı – Elif Şafak
• Serenad – Zülfü Livaneli
“İçinde iyi yanı bulunmayacak kadar kötü kitap yoktur.” Goethe